Hıristiyan
propagandacılar (misyonerler) açısından 19. yüzyıl
Türkiye'si bir
"İncil Ülkesi"dir (Bible Land). Hıristiyanlar
için çok önemli pek çok merkez
Anadolu'dadır. Misyonerler kendi ifadeleriyle "Bu
mukaddes ve vaad edilmiş
topraklar, silahsız bir haçlı seferiyle geri alınacaktır".
Bunun yanısıra, 19.
yüzyıl itibariyle Osmanlı İmparatorluğu’nun
merkezi olan İstanbul ve Anadolu,
Balkanlar'dan Orta Asya'ya, Orta Doğu'dan Kafkaslar'a
kadar uzanan geniş bir
cografyanın tabii merkezi olarak olağanüsütü
jeo-stratejik bir önemi vardır. Bir
Amerikan misyonerinin 1880 yılındaki raporunda ifade
ettiği gibi "Misyonerlik
faaliyetleri açısından Türkiye,Asya'nın anahtarıdır"(
TURAN, adı geçen makale)
Bu durum bugün için de geçerlidir. Bunun sebebi açıktır;
ünlü oksidantalistimiz
Altındal'ın Yeni Mesaj Gazetesi'ndeki söyleşisinde de
vurguladığı gibi: "
Bakınız, Türkiye’yi çiğnemeden, Türkiye’yi
kazanmadan hiçbir yere geçemezsiniz.
Türkiye’yi kazanmadan İslam alemini de çökertemezsiniz.
İslamiyeti ve İslam
alemini çökertmek istiyorsanız mutlaka Türkiye’yi nötralize
etmeniz gerekir.
Hıristiyan yapamadığınızı kabul edin ki yapmaları
çok zordur, ama pasifize
etmek, nötralize etmek mümkündür. Bugün oldğu gibi
müslümanlar oturdukları
yerden “Allah Allah, neler oluyor?” diye bakmaya başlarlarsa
işte o zaman
pasifize olmuş demektir."
Ancak ne yazık ki Osmanlı'da ne devlet yetkilileri ne
de bilgiler bu konuda
yeterince ayık ve uyanık olamamışlardır. Nitekim
Milli şairimiz Mehmet Akif bu
konuda serzenişte bulunur:
"Misyonerler gece gündüz çalışırken, acaba,
oturup vahy-i ilâhi mi bekler
ulemâ."
|