YENİ MESAJ GAZETESİ 17/MAYIS/2000 ÇARŞAMBA



Allah için söyleyin kıskanıyor muyuz?
Öncesi...
“Papa yine sahnede... (Zaman, 22 Nisan 1990).
“Vatikan ve İngiltere Tarsus’u, ABD Patrikhaneyi Merkez yapmak
istiyor”. (Zaman, 17 Haziran, 1990)
“Patrikhane entrika peşinde ... İstanbul’a gelen Yunan
milletvekilleri hezeyan kustu: Patrikhane İstanbul’da
mahpusmuş”. (Zaman, 18 Haziran, 1991)
“Hıristiyan teşkilatlarının Müslümanlara yönelik çalışmaları
endişe ile takip ediliyor. İslam Dünyası’nda Hıristiyanlık
atağı”. (Zaman, 31 Ekim 1991)
“...Bizans Hayali:
Bir yıl önce kararlaştırılan ve adım adım hayata geçirilen bu
plana göre;
1– Ortodoks dinine mensup Sırp milletinin devleti olan
Sırbistan kurulacak.
2– Hıristiyan halkların tarihlerini, törelerini tanımaları
için yoğun faaliyetler yapılacak.
3– Son olarak güçlü bir Ortodoks–Hıristiyan ittifakı ile
başkentin İstanbul olacağı... Büyük Bizans İmparatorluğu
kurulacak”. (Zaman, 11 Ekim 1991)
“PKK Hıristiyan işbirliği...” (Zaman, 25 Şubat 1992)
“Maddi vaatlerle diyalog kurdukları çocukların beyinlerini
yıkamaya çalışıyorlar”.
“İşte misyonerlerin merkezi”. (Zaman, 24 Temmuz 1992)
“Kiliseden sinsi tuzak; İslami değerlere saygılı görünerek
Müslümanlara Hıristiyanlığı anlatacaklar...” (Zaman, 9 Haziran
1993)
“Patriğin cihan rüyası: Gazetemizin sempozyumu izlemesine
yasak getiren Fener Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos; “Rum
Fener Patrikhanesi ekümeniktir dedi” (Zaman, 25 Eylül 1995)
“Çift başlı kartal bulunan Bizans bayrakları ile süslenen
Patmos Adası’nda kutlamalarda, Patrik Barthelomeos, Sırp
Ortodoksları temsilcisi Eirineos’a plaket verdi”. (Zaman, 27
Eylül 1995)
“Patrikhane Lozan’ı zorluyor”.
(Zaman, 22 Eylül 1995)


Sonrası...
Vatikan’dan sıcak mesaj... (Zaman, 17 Nisan 1996)
“Patrik Barthelomoes ve F. Gülen Hocaefendi toplumsal barışın
önemini vurgulayan konuşmalar yaptılar”. ( Zaman, 1Ekim 1996)
Medeniyetler arası diyalog için ilk adım; Fener Rum Patriği
Bartholomoes konuşmasının ardından, F. Gülen’e bir hediye
takdim etti”. ( Zaman, 2 Ekim 1996)
“Vatikan’da uzlaşma zirvesi”. (Zaman, 9 Şubat 1998)
“F. Gülen Hocaefendi, İslam ve Hıristiyan dünyasını temsilen
“Dinlerarası Diyalog” çerçevesinde Papa 2. Jean Paul ile yarım
saat görüştü”.
Barthelomoes: “Bol ürün bekliyoruz”. (Zaman, 10 Şubat 1998)
“Yunanistan’dan gelen 45 delegenin iştirak ettiği toplantıya
Fener Rum Ortodoks Patriği Barthelomoes de katıldı.
Patrikten hoşgörü mesajı”. (Zaman, 19 Şubat 1998)
“Ehl–i kitap iftarda. İftara Rum Ortodoks Patriği
Barthelomoes’un Yanı sıra, Ermeni Ortodoks Patriği Mutafyan,
İstanbul Musevi Hahambaşısı David Aseo... katıldı.” (Zaman, 24
Aralık 1998)
“F. Gülen’in başlattığı diyalog çalışmaları sürüyor. Gülen
önceki gün İstanbul’da Yahudi Örgütleri Başkanları Konferans
Heyetini kabul etti”. (Zaman 10 Mart 1998).
“F. Gülen ile Papa görüşmesi önemli bir olaydır”. (Zaman, 12
Nisan 1998)
“Zaman’a özel açılamalarda bulunan Protestan Kiliseleri
Birliği İslam Dünyası ile İlişkiler Başkanı... (Zaman, 30
Kasım 1998)
“Harran’da Semavi Dinleri bir araya getirecek İlahiyat Okulu
açılmasının, hoşgörü ve uzlaşmaya katkı sağlayacağı
vurgulandı”. (Zaman, 15 Şubat 1998).

Yukarıda ancak birkaç misalle açıklamaya çalıştığım büyük bir
değişim süreci yaşandı bir kadroda. Değişim öncesi ne
diyorlardı ve değişim sonrası ne demeye başladılar, her iki
evreden de tarihleriyle beraber örnekler verdik. Bizim kadar,
başkalarının da cevaplanmasını isteyeceği bu değişim sebebi şu
ana kadar açıklanmadı. Açıklanmak şöyle dursun niye böyle
değiştiniz diye kendilerine soru soranlara da “siz bizi
kıskanıyorsunuz”, “bizi çekemiyorsunuz”, “yaptığımız
çalışmalar sizi çatlatıyor”... şeklinde karşılık veriyorlar.
Bu ithamlara maruz kalanlardanız bizler de.
Şimdi soruyorum:
a– Bu dillere destan değişim öncesi sizin aleyhinizde her
hangi bir beyanımız oldu mu?
b– Sizi eleştiren, “hoca efendinizi” tenkit eden, suçlayan bir
yazımızı, bir konuşmamızı belgeleyebilir misiniz?
c– Eğer böyle bir yazıyı belgelerseniz, şu ana kadar
yaptığımız bütün haklı eleştirilerden vazgeçeceğiz ve taassup
ettiğimizi, sizi kıskandığımızı peşinen kabul edecek ve
sizlerden özür dileyeceğiz.
d– Tam aksine, muhterem Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın yaptığı
“Haftanın Sohbeti” programında bu değişim öncesi, yaptığınız
hizmetlerden övgü ile bahsettiğini benim gibi herkes
hatırlamaktadır.
e– Bizler aynı değişim sürecini yaşayan herkese aynı şekilde
gereken ikazlarımızı yapmışız. Değişim öncesi yayın
organlarınızda makalelerini yayınladığımız “çıplak uyarıcı”
buna başka bir misaldir.
f– Her iki dönemde de Sahibi ve Genel Yayın Müdürü aynı olan
bir gazete bu denli nasıl değişir? Dün kara dediğine daha
sonra nasıl ak der? Toplantılarını takip etmeye müsaade
etmedikleri yayın organına daha sonra nasıl özel açıklamalarda
bulunuluyor? Bunu şaşkınlıkla karşılamak niye suç oluyor ki?

g– Bir dönem ihanetle ve küfürle suçladığınız kişilerle daha
sonra “Amentüde/imanda birliği” nasıl ilan edebiliyorsunuz?
Allah için düşünün ve bir şeyler söyleyin. Bir takım basit
ithamlarla bazı şeylerin üstünü örtmeyin. Önceden yerin dibine
batırmaya çalıştığınız bu insanları daha sonra göğe çıkarma
gayretleriniz neyin karşılığı? Öncesi niye öyle, sonrası niye
böyle? Bunun sebep veya sebeplerini açıklamanız gerekirken
size Müslüman olarak ikaz vazifesini yapanlara bir takım basit
ithamlarda bulunmaya kalkışmanız niye?
Sizi kimse kıskanmıyor, sadece acıyor.

HIRİSTİYAN PROPAGANDACILARIN YERLİ AVUKATLARI



Prof. Dr. Niyazi Öktem, Dinler arası diyalog toplantılarında kimi temsil eder?
Ya da misyonerliğin yerli ayaklarının hezeyanları:

Prof. Dr. Niyazi Öktem, Dinlerarası Diyalog toplantılarının vazgeçilmez isimlerinden birisi. Sn Öktem, bu toplantılarda acaba kimi temsil eder, kimden, neden yanadır? İsterseniz bunu kendi dilinden öğrenelim. Aşağıda Aydınlığın kendisiyle yaptığı röportaj yer almaktadır. (Aydınlık, İnternet 2.4.2000, Arşiv) Bundan önce röportajda Sn Öktem'in vurguladığı temel noktaların bir kritiğini yapacağız.

* "Dinlerarası Diyalog"un, Papa 6. Paul-Kasım Gülek dostluğundan, Papa 2. Paul-Fethullah Gülen işbirliğine uzanması, Gülek'in Gülen için Pentagon'a referans vermesi, hepsinin ilişkisinin ortak paydası olarak "dinlerarası diyalog"un gözükmesi, tesadüf mü?" sorusuna verecek cevabı olsa Sn Öktem, muhabirin sorusuna "Insanların kafasında komplo teorisi olursa, öküzün altında buzağı ararlar." diye karsilik verir miydi?
*** Aydınlık'ın "Hıristiyan Olmayanlar Sekretaryası'nın sekreteri Pietro Rossano'nun "Diyalog, Kilise'nin Incil'i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır" şeklindeki sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu muhabirin yeterli bilgi sahibi olmayışı nedeniyle şöyle geçiştiriyor, Sn Öktem: "İnsanlar değişirler. Bir Monsenyör de "Hz. Muhammed peygamberdir" demişti. Rossano öyle der, başkası da başka türlü söyler..." diyor.
Halbuki bizzat şimdiki Papa'ya göre de Diyalog kavramını Konsil'e ilk sunan önceki Papa da bu yönde düşünüyordu:
" Simdiki Papa II. J. Paul’e göre “Dinler arası diyalog, Kilise’nin insanları Kilise’ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır.” (John Paul II, Redemptoris Missio, Libreria Editrice Vaticana, Roma-1991, s.55) Papa’ya göre bu durum Hiristiyanlığın dogasından kaynaklanir: “ Diyalog bir ve üç olan Tanrı’nın kendi hayatına dayanır... Böylece diyalog Kilise’nin kurtarıcı misyonunun bir parçasıdır; gerçekten bu bir kurtuluş diyaloğudur. Çünkü böyle hakiki bir diyalog bir Hiristiyan için inandığını pratige dökmektir, saygı göstermek ve dinlemek suretiyle başkalarına Incil’in mesajını ögretmektir.” (Podgorski, F. R., Towars A Catolic Theolojy of Misyonary Dialogue And Dialogical Mission With Other Religions, Roma-1987, s142 vd.) Diyalog kavramını II. Vatikan Konsiline öneren Papa VI. Paul de bu yönde düşünmektedir: “ Biz her ne kadar Hiristiyan olmayan dinlerin manevi ve ahlaki değerlerini tanıyor, saygı gösteriyor, onlarla diyaloğa hazırlanıyor ve din hürriyetini savunmak, insanlık kardeşliğini tesis etmek, kültür, sosyal refah ve sivil iradeyi oluşturmak gibi hususlarda diyaloğa girmek istiyorsak da dürüstlük bizi gerçek kanaaatimizi açıkça ilan etmeye mecbur etmektedir; yegane gerçek din vardır, o da Hiristiyanlıktır.” (Catholic Official Teachings, VIII: Clergy and Laity, Edited by Odile M. Liebhard, Wilmington-1978, s.13 vd; bkz., Websitemizde yer alan "MİSYONERLİĞIN YENİ YÜZÜ: DİNLER ARASI DİYALOG" başlıklı araştırmamız.)
* Prof. Dr. Niyazi Öktem'e göre 'Misyonerlik doğal, herkes yapabilir!'. Halbuki belgeleriyle gösterdiğimiz gibi hıristiyan misyonerler için amaç uğruna her türlü araç meşrudur, bir müslüman içinse asla. "Bugünkü Hiristiyanligin kurucusu olan Aziz Pavlus (Saint Paul)’a göre propaganda uğruna misyonerler iki yüzlü davranmalıdır. Iste Kitab-i Mukaddes’te yer alan Pavlus’un misyonerlik ögretisi:
“Müjde’yi yaymazsam vay halime! ... Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudileri kazanmak için Yahudilere Yahudi gibi davrandım. Kendim Kutsal Yasa’nin denetimi altında olmadığım halde, Yasa altında olanları kazanmak için onlara Yasa altındaymışım gibi davrandım. Tanrı’nın Yasasına sahip olmayan degil de Mesih’in Yasası altında olan biri olarak, Yasa’ya sahip olmayanları kazanmak için Yasa’ya sahip degilmisim gibi davrandim. Güçsüzleri kazanmak için güçsüzlerle güçsüz oldum. Ne yapip yapip bazilarini kurtarmak için herkese her sey oldum. Bunlarin hepsini Müjde’de payım olsun diye Müjde’nin uğruna yapıyorum. (Pavlus’un Korintlileri Birinci Mektubu, Bölüm: 9/18-23, Kitab-i Mukaddes, s. 361, Kitab-i Mukaddes Sirketi yayini, Isanbul-1985). Buna göre, bir hiristiyan misyoner müslümanı hiristiyanlastırmak için MÜSLÜMAN GİBİ görünecektir, Kutsal Kitabı’nın bir gereği olarak."
Pavlus'un bu tavri Hz Isa'nin gerçek havarilerini ve baglilarini öfkelendirmis hatta Pavlus bu yüzden sorgulanmis, sapkin bir çizgide oldugu belirlenmis Pavlus da bu yüzden halk tarafindan linç edilme tehlikesi ile karsi karsiya kalmisken Romali askerlerin müdahalesi sayesinde canini zor da olsa kurtarmistir.
(Elçilerin Isleri, XXI/17-40; XXII/1-30) ). (Bkz., websitemizde "MİSYONERLİĞIN YENİ YÜZÜ: DİNLER ARASI DİYALOG" başlıklı araştırmamız.)
Öyleyse Sn Öktem, ya İslam'ı bilir bilmez tahrif ediyor, ya da bilir bilmez hıristiynlığı temize çıkarıyor ki her iki durumda da bizden yana olmadığı muhakkaktır.

* Fener-Rum Patrikhanesi hakkında söylediklerine bakarsanız sanırsınız Patrik hazretleri (!?) konuşuyor. İzleyelim:"Fener-Rum Patrikhanesi'ni tanımam diyemeyiz. Ortodokslar'ın merkezi değildir diyemeyiz. Adam gidiyor, ABD'de devlet töreniyle karşılanıyor. Bill Clinton, kendisini özel olarak ağırlıyor. Kendimizi kandırmayalım."

* Türkiye için adeta bir milli güvenlik meselesi olan Fener-Rum Patrikhanesi'nin Ökümenlik projesini hakkında neler buyuruyordur üstat Öktem : "Ökümenlik eşitler arasında birinci demektir. 5. yüzyılda verilmiştir. Beş patrik var, 5 patrikten merkeze en yakını Istanbul olduğu için birincidir. Fener Rum Patrikhanesi'nin tarihten gelen bir evrenselliği var."

UGUR YILDIRIM

Prof. Dr. Niyazi Öktem, Fethullah Gülen'in Onursal Başkanı olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın Mayıs ayında Urfa'da düzenleyeceği "Diyalog'da Bir Ümit Sembolü: Hz. Ibrahim" adlı sempozyumun katılımcılarından. Bilgi Üniversitesi'nde öğretim üyesi....

Prof. Dr. Niyazi Öktem, Aydınlık'ın "dinlerarası diyalog" ve misyoner faaliyetleriyle ilgili sorularını yanıtladı.

"HERKES HERKESLE DOST OLABiLiR"

"Dinlerarası Diyalog"un, Papa 6. Paul-Kasım Gülek dostluğundan, Papa 2. Paul-Fethullah Gülen işbirliğine uzanması, Gülek'in Gülen için Pentagon'a referans vermesi, hepsinin ilişkisinin ortak paydası olarak "dinlerarası diyalog"un gözükmesi, tesadüf mü?

Insanların kafasında komplo teorisi olursa, öküzün altında buzağı ararlar. "Dinlerarası Diyalog", dünya barışına katkı sağlayacak çok önemli bir süreçtir. Ayrıca herkes herkesle dost olabilir.

Hıristiyan Olmayanlar Sekretaryası'nın sekreteri Pietro Rossano'nun "Diyalog, Kilise'nin Incil'i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır" şeklindeki sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Insanlar değişirler. Bir Monsenyör de "Hz. Muhammed peygamberdir" demişti. Rossano öyle der, başkası da başka türlü söyler. Bugün Vatikan, Bosna-Hersek'te barış için çok önemli roller üstlendi.

"MÜSLÜMANLAR DA MiSYONERLiK YAPIYOR"

Türkiye'de misyoner faaliyetinin "Dinlerarası Diyalog"la paralel olarak büyüdüğünü söyleyebilir miyiz?

Bu doğal. Misyonerliği herkes yapabilir. Biz yapmıyor muyuz? Hıristiyanlar da yapıyorlar. Anadolu'yu Müslümanlaştıranlar da Islam misyonerleri. Herkes kendi inancını yaymakla görevlidir. Osmanlı Sarayı'nda Hıristiyan yapılan Sırpları biliyoruz.

"FENER RUM'U TANIMAM DiYEMEYiZ"

"Dinlerarası Diyalog"da, Ruhban Okulu'nun açılması ve ABD'nin Fener Rum'u Ortodokslar'ın tek merkezi haline getirme planıyla ilgili bir tavır alıyor musunuz?

Rus Patriği asırlardır Türklere karşı düşmanca tavırlar beslemiştir. Komünist Stalin, Rus Patriği'ni Türkiye'ye karşı kullanmıştır. Simdi Fener Rum'da mevcut bir durum var. Doğrudur, ABD Patriği tutuyor. Çünkü dünya konjonktürü bu şekilde. Güçlü devletler kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder.

ABD, Kafkaslar'daki milyonlarca Ortodoks'u, Fener Rum'a bağlayarak kuşatmak istemiyor mu?

Bir vakıa var ortada. Fener-Rum Patrikhanesi'ni tanımam diyemeyiz. Ortodokslar'ın merkezi değildir diyemeyiz. Adam gidiyor, ABD'de devlet töreniyle karşılanıyor. Bill Clinton, kendisini özel olarak ağırlıyor. Kendimizi kandırmayalım.

Yani ABD'nin Ökümenlik projesini destekliyor musunuz?

Ökümenlik eşitler arasında birinci demektir. 5. yüzyılda verilmiştir. Beş patrik var, 5 patrikten merkeze en yakını Istanbul olduğu için birincidir. Fener Rum Patrikhanesi'nin tarihten gelen bir evrenselliği var.

 


BASINDAN...



Aşağıda Aydınlık'ın misyonerlik faaliyetleri ile ilgili hazırladığı dosyadan (2.4.2000, Aydınlık, İnternet Arşivi) bazı parçalara hiç yorumsuz yer vereceğiz:

Izmir Protestan "Isa Mesih Cemiyeti"nin lideri Zekai Tanyar:
'Beş yıl içinde sayımız ikiye katlandı'


MEFTUN BULUNMAZ / iZMiR


Izmir'de Hıristiyanlık faaliyetleri tek merkezden iki grupla yönetiliyor. Hedef kitle gençler. "Isa Mesih Cemiyeti", "Kilise" olarak tanımlanıyor ve 35 yaş üstü insanlara hitap ediyor. "Yeni Yaşam Grubu" ise daha çok üniversite gençliğine yönelik çalışma yürütüyor. Her Pazar Karataş'taki kiliselerinde gençlerden oluşan orkestra eşliğinde ayin yapıyor ve vaaz dinliyorlar.

Son bir yılda Izmir'de Hıristiyan olanların çoğunun, Alevi ve Kürt kökenli yurttaşlardan oluşması dikkat çekiyor.

Yeni katılanlar önce kiliseyle tanışıyor. Daha sonra Yeni Yaşam grubunun Alsancak'taki binasında ve çeşitli semtlerdeki evlerde Hz. Isa ile ilgili filmler ve eğitimler başlıyor. Eğitimlerde dörder beşer kişilik gruplar oluşturularak Incil'den bir ayet yorumlanıyor. Ayetler üzerine yarışma yapılıyor. Okunan ayeti bilen, ödüllendiriliyor! Bu toplantılarda Hz. Isa'nın yeni yaşamda bir ruh olarak geleceği, acı ve ıstırap çeken herkesin birer Isa olabileceği öğretiliyor. Tüm sorunların din temelinde çözüleceği anlatılıyor.
Uzak semtlerdeki insanlar otomobillerle kiliseye taşınıyor.
Evlerde düzenledikleri toplantılarla da ev kadınlarını kazanmaya çalışıyorlar. Bu toplantılara katılan bir kadın, Aydınlık'a yaşadığı olayı şöyle anlattı: "Incil'deki bir ayette, kadının kocasından ayrılmamak için her eziyete katlanması veya ayrılırsa bir daha evlenmesinin yasak olduğu anlatılıyordu. Karşı çıktım ve tartıştım. Tanrı kavramını yıktığım gerekçesiyle, çalışma sonunda 'Sen bir daha gelme' denildi.
"Insanları kendilerine çekebilmek için her şeyi yapıyorlar. Bana, beni evlendirebileceklerini bile söylediler."
Ege Üniversitesi'nde çok etkili oldukları biliniyor. Çeşitli spor karşılaşmaları gerçekleştiriyorlar.

ABD'Li LiDER JOHN DOUGLAS

Yeni Yaşam grubunun eski lideri ABD'li John Douglas. Türkiye'den ayrıldığı söyleniyordu, ancak hâlâ Buca'da oturduğu, pazar ayinine insanları götürdüğü belirtiliyor.
Douglas dışında, 3-4 Amerikalı görevli daha çalışmalara katılıyor. ABD'liler genellikle Amerikan Koleji'nde öğretmenlik yapıyor, Güney Kore'li görevliler ise master öğrencisi kimliği ile Izmir'de bulunuyorlar.
"Isa Mesih Cemiyeti"nin lideri olarak görünen Zekai Tanyar, maden ve petrol mühendisi. Yüksek öğrenimini Ingiltere'de yaptı. 45 yaşlarında olan Tanyar, Incil ile Ingiltere'de tanıştı ve Hıristiyan oldu. Batman'da TPAO'da 4 yıl çalıştı. 1983 yılından bu yana Izmir'de yaşıyor. Bir süre tekstil firmalarının temsilcisi olarak ihracat yaptıktan sonra 5 yıldır yurtdışındaki şirketlerle bağlantılı olarak "Inanç Turizmi" yapıyor. 24 yıldır bir Ingilizle evli, 3 çocukları var.

AYDINLIK- Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

ZEKAi TANYAR- Biz; Vatikan'a ve Patrikhaneye bağlı olmayan Hıristiyanlık içindeki 3 mezhepten Protestanlığa bağlı gruplarız. Ben hepsinin değil, Izmir'deki Isa Mesih Cemiyeti'nin vaizi ve önderiyim. Bizde, Papaz ruhban sınıfı olmadığı için böyle tanımlanıyor.

AYDINLIK-Türkiye çapında merkezi bir örgütlenmeniz var mı?

ZEKAi TANYAR-1989'da farklı kentlerde bulunan topluluk önderleri bir araya gelip devlete karşı yasal bir "şemsiye oluşturma" ihtiyacı duyduk. 1988'de bazı olaylar sonucu mahkemeler olmuştu. Bunun üzerine Türkiye Bağımsız Protestan Kiliseleri Temsilciler Kurulu oluşturuldu. Simdi ise yasal bir kurumsallaşmaya kavuşmak için vakıf kurmaya çalışıyoruz.
Basın ise bilinçsizce, "Hıristiyanlık propagandası yapılıyor" diye yayın yapıyor.

AYDINLIK-Yapmıyor musunuz?

ZEKAi TANYAR-Propaganda olarak değil, Tanrı adına inancımızı tebliğ ediyoruz. Birçok semtte toplantılar yapıyoruz. Incil'de tanrı; "Gidin tüm uluslara iyi haberi yayın, tanrıya çağırın ve benim öğrencilerim olarak yetiştirin" diyor.

"YURTDISINDAKi PROTESTANLARDAN DESTEK ALIYORUZ"

AYDINLIK-Biri size geldiğinde nasıl bir yol izleniyor?

ZEKAi TANYAR-Öncelikle kiliseye ibadete çağırıyoruz. Alsancak'taki Uluslararası Protestan Kilisesi'ne ait binada çalışan Yeni Yaşam grubunun toplantılarına veya semtlerdeki toplantılara katıyoruz. Isa ile ilgili filmler izliyor ve Incilden ayetleri konuşuyoruz. Burada çok net doğruları tartışmayız. "Kutsal kitap seni tatmin edemiyorsa tanrıya sığın, ona git, onu yüreğinde ara" diyoruz.

AYDINLIK-Sayınızda geçmişe göre bir artış var mı?

ZEKAi TANYAR-Görece olarak sayımız artıyor. Taşınanlar, vazgeçenlerle bir sirkülasyon var ama Türkiye genelinde 5 yıl içinde sayımız 2'ye katlandı diyebilirim.

AYDINLIK-Neden iki ayrı örgütlenme?

ZEKAi TANYAR-Bizler, Isa Mesih Cemiyeti olarak kilisedeyiz. Ibadet, Incil çalışması yapan bir aile. Yeni Yaşam Grubu ise kilise içindeki gençlerle yapılan çalışma grubunu adı, gençlik kolu gibi. Burada amaç, inanan ve inanmayan gençlerin kaynaşması.

AYDINLIK-Sizden önceki lider John Douglas'ın Türkiye'de ne işi vardı, nasıl görevlendirildi?

ZEKAi TANYAR-Önce sanırım Türkçe öğrenmek için geldi. Sonra yurtdışı bağlantılarını değerlendirmek için turizm şirketi kurmak istedi. Incil'deki tebliğ görevini yerine getirmek istiyordu.

AYDINLIK-Bedava kitaplar, yayınevleri, kitabevleri, kilise ve toplantı merkezleri Tüm bunlar için parayı nerden buluyorsunuz?

ZEKAi TANYAR-Daha çok bireysel bağışlara dayanıyoruz. Yurtdışında bizim gibi çalışan bağımsız protestan kiliselerinden de destek alıyoruz. Biz biriyle bağlantı kursak, onlar en az 50 kiliseye haber veriyor. Dünyada 300-400 milyon protestan var.


Ankara'da kamplara katılan öğrenci:

'Hıristiyanlaştırma, ABD ve Batılı elçiliklerin güdümünde'

HAKAN iKiNCi / ANKARA



Misyonerlerin kamplarına, derslerine katılan öğrenci, bir süre önce Aydınlık'a gelerek yaşadıklarını ve gözlemlerini anlattı. Ankara'da Kurtuluş Kilisesi ve Uluslararası Protestan Kilisesi'ne gitmiş. Öğrencinin anlattıkları özetle şöyle:

"Misyonerler batılı elçilikler güdümünde faaliyetlerini yürütüyorlar. Hıristiyanlaştırma için, Türk Protestan kiliselerinde Amerikan Büyükelçiliği'nden görevliler, Ingiliz ve Amerikan Kültür Dernekleri'nden hocaların katılımıyla ayin ve toplantılar düzenleniyor."

"PASÖRLER"

"Misyonerler ilk olarak gittikleri yerlerde kitap fuarlarına katılıp standlarında kendilerini tanıtıyorlar. Sonra toplanma yeri olarak bir ev tutuluyor. Buralarda sinevizyon gösterileri düzenleyerek insanlarla diyalog kuruluyor. Sayıları biraz artınca buraya Papaz anlamına da gelen 'Pasör' adı verilen bir Türk atıyorlar. Pasörler, yani Türk papazlar protestan ilahiyat eğitimi almış ve cemaat içinde belli aşamalardan geçmiş kişilerden oluşuyor. Pasörlerin eğitiminin en önemli konusu davranış psikolojisi. Çoğu zaman bu eğitim yurt dışında alınıyor. Bu eğitim çok önemli, çünkü ilişki kurulan insanlar genelde sorunlu.

Faaliyet gösterdikleri her ilde bir yayınevi açıyorlar Bu yayınevlerinin faaliyet gösterip göstermemesi çok önemli değil. Bazen formalite icabı bir iki çocuk dergisi yayınlanıyor. 'Kucak Çocuk' dergisi bunlardan birisi. Çalışanlar her ay düzenli olarak maaş alıyorlar. Ayrıca güvendikleri öğrencilere burslar veriyorlar. Yayınevlerinde verilen maaşlar ve dağıtılan burslar, çoğu cemaat üyesi için oldukça cazip ve bağlayıcı."

iZMiR'DE iKi GAYRIRESMi OKUL

"Türk-Protestan misyonerlerin Izmir'de eğitim veren iki tane ilahiyat okulları var. Resmi olmayan bu okullarda ilahiyat eğitimi veriliyor. Bu okullardan sonra genelde eğitimlerine yurt dışında devam ediyorlar. Ayrıca eğitim amaçlı kamplar düzenleniyor. Bu kamplar da bir nevi okul gibi. Izmir'de Selçuk-Kuşadası arasında orman içerisinde bir kamp düzenlemişlerdi. Yaz aylarında düzenlenen bu kamplara Türkiye'nin her yanından gençlik sorumluları katılıyor. Kampın müdürü Güney Koreli bir kadındı. Kamplarda düzenlenen ayin ve toplantılara yabancı konuklar da katılıyor ve söyleşiler düzenleniyor. Ayrıca küçük çocuklar için de eğitici kamplar var."

"iÇ ANADOLU BÖLGESi'NiN ADI GALATYA"

"Içlerinde uzun süre kaldıktan sonra kendimize ve kendi kültürümüze yabancılaştığımızı farkettim. Zaten konuşmalarında Türklerden 'barbar' olarak sözediyorlar ve kendileri için en önemli değerin sevgi, hoşgörü olduğundan bahsediyorlar. Dergilerindeki yazılarında ve kendi aralarındaki sohbetlerde Iç Anadolu'dan 'Galatya' diye sözediyorlar. Birgün televizyonda Kanal 6'da Ceviz Kabuğu programında bu konuyla ilgili bir tartışma izledim. Kızılderili örneğini verdiler: 'Beyaz adamlar geldiklerinde onların ellerinde Inciller, bizim ise topraklarımız vardı. Onlar gittiklerinde elimizde sadece Incil vardı.' Bu söz, aklımı başıma getirdi ve gerçek yüzlerini daha iyi gördüm."



Mersin, Adana, Iskenderun'da misyonrelik faaliyetleri

CEDCiSTAN GEÇiT / MERSiN



Adana'da Sen Piyer (Bebekli Kilisesi)'de görevli, adını söylemek istemeyen Papaz, son bir yıl içinde insanların kiliseyi daha yoğun ziyaret ettiklerini söylüyor. Ziyaretçiler genellikle gençler, daha da ilginci Ilahiyat Fakültesi'nde okuyan gençler! Görevli Papaz, son bir yılda kaç kişinin Hıristiyan olduğunu sorduğumuzda, "Bu iş evlenmekten daha zor. Biz çok acele etmiyoruz bir yıl gibi bir zaman izliyoruz. Daha sonra kabul ediyoruz" diyerek rakam vermekten kaçınıyor. Ancak, "Dinimizin mensuplarına mektupla da ulaşmaya çalışıyoruz. Bu süre zarfında 2000 civarında mektup yazdık" diyor.

Iskenderun'da, Orotodoks ve Katolik Kilisesinin yöneticileri Aydınlık muhabirinin ısrarına rağmen herhangi bir açıklama yapmayacaklarını söylediler.

Mersin'de Italyan Katolik Kilisesinin yöneticileri, Aydınlık'ın görüşme teklifini "Peder Italya'da" diye kabul etmedi. Adının Liva olduğunu ve cevap vereceğini söyleyen biri, Aydınlık muhabirinin soruları karşısında telaşlandı. Soruların muhatabının kendisi olmadığını söyleyerek telefonu kapatmak istedi. Son bir yıl içinde misyoner faaliyetinin yoğunlaştığı ve Hıristiyan olanların sayısında artış olduğu yönünde bir bilgileri olup olmadığını sormamız üzerine; "Tamamıyla yalan, bunları kim söylüyor? Bunların muhatabı Peder efendidir. Kendisi de burda değil. Benim gözlemlerimde bunları doğrulayacak bir gelişme yoktur" diyerek telefonu kapattı.

 

GERİ DÖN