Bu
bölüme kadar anlatılanlardan, Hz. İsa'nın ölmediği
ve Allah katına yükseltilmiş olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
Ancak Kuran'da dikkat çekilen bir başka önemli konu
daha vardır: Hz. İsa yeryüzüne yeniden dönecektir...
Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez geleceği konusu
Kuran'da çok açık olarak bildirilmiştir.
1- Hz. İsa'nın ikinci kez yeryüzüne ineceğine dair işaretler
taşıyan ayetlerden ilki Al-i İmran Suresi'nin 55.
ayetidir:
Hani Allah, İsa'ya demişti ki: " Ey İsa, doğrusu
seni Ben vefat ettireceğim ve seni Kendim'e yükselteceğim,
seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete
kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz
yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz
şeyde aranızda Ben hükmedeceğim. (Al-i İmran Suresi,
55)
Ayetteki "sana uyanları kıyamete kadar inkara
sapanların üstüne geçireceğim" ifadesi dikkat
çekicidir. Kuran'da kıyamete kadar inkar edenlere üstün
olan ve Hz. İsa'ya gerçekten tabi olan bir grubun varlığından
söz edilmektedir. Peki kimdir bu tabi olanlar? Hz. İsa
döneminde yaşayan havariler mi, yoksa günümüzde yaşayan
Hıristiyanlar mı?
Hz. İsa hayatta iken ona uyanların sayısı çok azdı.
Ve onun dünyadan ayrılmasının ardından da hızla
dinde dejenerasyon başladı. Ayrıca havariler olarak
tanınan insanlar, ciddi bir baskı altında yaşamak
zorundaydılar. Sonraki iki yüzyıl boyunca da, Hz. İsa'ya
iman edenler (İseviler) aynı baskılara maruz kaldılar;
zira hiçbir siyasi güce sahip değillerdi. Bu durumda
geçmişte yaşayan Hıristiyanların, inkar edenlere üstün
geldiklerini ve bu ayetin onlara baktığını söyleyemeyiz.
Daha sonrasına yani şu anda yaşayan Hıristiyanlara
baktığımızda ise zaten Hıristiyanlığın özünün
bozulduğunu, Hz. İsa'nın anlattığı hak dinden farklı
bir din oluştuğunu görürüz. Hz. İsa'nın Allah'ın
oğlu olduğu şeklindeki sapkın inanç benimsenmiş ve
teslis inancı (üçleme; Baba, oğul, kutsal Ruh) kabul
edilmiştir. Bu durumda, dinin aslından iyice uzaklaşmış
olan günümüz Hıristiyanlarını da Hz. İsa'ya
uyanlar olarak kabul edemeyiz, çünkü Allah, Kuran'ın
birçok ayetinde "üçleme"ye inananların
inkar içerisinde olduklarını bildirmiştir:
Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür"
diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah'tan başka
İlah yoktur... (Maide Suresi, 73)
Bu durumda "sana uyanları kıyamete kadar inkara
sapanların üstüne geçireceğim" ifadesi açık
bir işaret taşımaktadır. Hz. İsa'ya uyan ve kıyamete
kadar yaşayacak olan bir topluluk olması gerekmektedir.
Böyle bir topluluk, kuşkusuz Hz. İsa'nın yeryüzüne
tekrar gelişiyle ortaya çıkacaktır. Ve ona tekrar dünyaya
gelişi sırasında tabi olanlar, kıyamete kadar
kafirlere üstün kılınacaktır.
2- Konu ile ilgili olarak ele aldığımız Nisa
Suresi'nin 156-158. ayetlerin arkasından Allah, 159.
ayette şöyle buyurmaktadır:
Andolsun, Kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak
kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların üzerine şahit
olacaktır. (Nisa Suresi, 159)
Yukarıdaki ayette yer alan "ölmeden önce ona
inanmayacak kimse yoktur" ifadesi oldukça dikkat çekicidir.
Burada bazı tefsirciler "o" zamirinin Hz. İsa
yerine Kuran'a baktığını düşünmüşler ve ayete
kitap ehlinin ölmeden Kuran'a iman edeceği şeklinde
bir yoruma gitmişlerdir.
Oysa bu ayet öncesindeki iki ayette de "o"
zamiri tartışmasız bir biçimde Hz. İsa için kullanılmıştır:
157. ayet:
Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı
gerçekten öldürdük" demeleri nedeniyle de
(onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler
ve onu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi.
Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler,
kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna
uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur.
Onu kesin olarak öldürmediler.
158. ayet:
Hayır; Allah onu kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür,
hüküm ve hikmet sahibidir.
Bu ayetlerin hemen arkasından gelen ayette kullanılan
"o" zamirinin Hz. İsa'dan başka bir şeyi
kasttetiğinin hiçbir delili yoktur.
159. ayet:
Andolsun, Kitap ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak
kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların üzerine şahit
olacaktır.
Diğer taraftan ayetin ikinci cümlesinde yer alan,
"Kıyamet günü, o da onların üzerine şahit
olacaktır" ifadesi de dikkat çekicidir. Kuran'da kıyamet
günü insanın dilinin, ellerinin ve ayaklarının (Nur
Suresi, 24, Yasin Suresi, 65), işitme, görme duyularının
ve derilerinin (Fussilet Suresi, 20-23) kendi aleyhlerine
şahitlik edecekleri bildirilmektedir. Kuran'ın şahitliği
ile ilgili ise hiçbir ayet yoktur. İlk cümle -gramatik
veya mantıki hiçbir delil bulunmamasına rağmen-
Kuran'a bakıyor kabul edilirse ikinci cümlede yer alan
"o" zamirinin de Kuran'a baktığı iddia
edilmiş olur. Oysa bunu söylemek için açık bir ayet
gerekir.
Kuran'a baktığımızda aynı zamirin, Kuran'ı işaret
ettiği durumlarda, (Adiyat Suresi, 6-8, Tarık Suresi,
13, Tekvir Suresi, 19, Neml Suresi, 77 ve Şuara Suresi,
192-196'da olduğu gibi) ayetin öncesinde ya da sonrasında
mutlaka Kuran'dan bahsedildiğini görürüz. Dolayısıyla
tartışmaya açık bir nokta bırakılmamıştır.
Ayetin öncesinde, sonrasında veya ayetin içinde
Kuran'dan bahsedilmiyorsa, bu ayetin Kuran'ı tarif ettiğini
söylemek yanlış olur. Ayet çok açık bir biçimde
Hz. İsa'ya inanılmasından ve onun inananlara şahit
olmasından bahsetmektedir.
Ayetin manası hakkında belirteceğimiz ikinci nokta ise
"ölümünden önce" ifadesinin yorumu ile
ilgilidir. Bazıları bu ifadenin "kitap ehlinin
kendi ölümlerinden önce" inanması anlamında
olduğunu düşünmektedirler. Bu yoruma göre Kitap
Ehli'nden olan her kişi kendisine ölüm gelmeden Hz. İsa'ya
mutlaka iman edecektir. Oysa Hz. İsa döneminde Kitap
Ehli tanımlamasına dahil olan Yahudiler ona iman
etmemekle kalmamış, onu öldürmek için tuzak kurmuşlardır.
Hz. İsa'dan sonra yaşayıp ölen Yahudi ve Hıristiyanların
ise Hz. İsa'ya -Kuran'da bildirildiği şekilde- iman
etmiş olduklarını iddia etmek gerçek dışı bir
yaklaşım olacaktır.
Sonuç olarak ayeti sağlıklı bir biçimde değerlendirdiğimizde,
anlamın şu şekilde olduğu sonucuna varmaktayız:
"Hz. İsa ölmeden önce tüm Ehli Kitap ona iman
edecektir".
Ayet gerçek manasıyla ele alındığında ise çok açık
gerçeklerle karşılaşırız.
Birincisi, ayette gelecekten bahsedildiği açıktır,
çünkü Hz. İsa'nın ölümü söz konusudur. Oysa o ölmemiş
Allah katına yükselmiştir. Hz. İsa dünyaya yeniden
gelecek ve her insan gibi yaşayıp ölecektir. İkincisi
Hz. İsa'ya tüm ehli kitabın iman etmesi söz
konusudur. Bu da henüz gerçekleşmemiş ancak kesin
olarak gerçekleşeceği bildirilen bir olaydır.
Dolayısıyla buradaki "ölümünden önce"
denilerek, zamirle bahsedilen kişi Hz. İsa'dır. Kitap
ehli onu görüp bilecek, ona yaşarken itaat edecek ve
Hz. İsa da onların durumlarıyla ilgili ahirette şahitlik
edecektir. (Doğrusunu en iyi Allah bilir)
3- Hz. İsa'nın ahir zamanda yeniden yeryüzüne döneceği
ile ilgili bir başka ayet de Zuhruf Suresi 61'dir.
Bu surenin 57. ayetinden itibaren ardı ardına Hz. İsa'dan
bahsedilir:
Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin
kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla gülüyorlar.
Dediler ki: "Bizim ilahlarımız mı daha hayırlı,
yoksa o mu?" Onu yalnızca bir tartışma-konusu
olsun diye (örnek) verdiler. Hayır, onlar 'tartışmacı
ve düşman' bir kavimdir.
O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve onu İsrailoğullarına
bir örnek kıldık.
Eğer biz dilemiş olsaydık, elbette sizden melekler kılardık;
yeryüzünde (size) halef (yerinize geçenler) olurlardı.
(Zuhruf Suresi, 57-60)
Bu ayetlerin hemen arkasından gelen 61. ayette Hz. İsa'nın
kıyamet saati için bir ilim olduğu belirtilmektedir:
Şüphesiz o, kıyamet-saati için bir ilimdir. Öyleyse
ondan yana hiç bir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun.
Dosdoğru yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)
Bu ayetin Hz. İsa'nın ahir zamanda yeryüzüne dönüşüne
açık bir işaret taşıdığını söyleyebiliriz. Çünkü
Hz. İsa, Kuran'ın indirilişinden altı asır önce yaşamıştır.
Dolayısıyla bu ilk hayatını "kıyamet saati için
bir bilgi" yani bir kıyamet alameti olarak
anlayamayız. Ayetin işaret ettiği anlam, Hz. İsa'nın,
ahir zamanda, yani kıyametten önceki son zaman
diliminde yeniden yeryüzüne döneceği ve bunun da bir
kıyamet alameti olacağıdır. (En doğrusunu Allah
bilir)
Bu ayette geçen "O, kıyamet saati için bir
ilimdir" -"İnnehu le ılmun lissaati"-
ifadesindeki "hu" zamirini "Kuran"
olarak yorumlayanlar vardır. Ancak yukarıda da
belirtildiği gibi Kuran için "hu" –"o"
zamiri kullanıldığında mutlaka ayetin öncesinde veya
sonrasında veya ayetin içinde Kuran'ı anlatan başka
ifadeler de bulunmaktadır. Başka bir konu içinde
"hu" zamiri ile Kuran'dan bahsedilmez. Ayrıca
bu ayetin öncesindeki ayete bakıldığına orada da açıkça
Hz. İsa kastedilerek o zamiri kullanıldığı görülecektir:
"O, yalnızca bir kuldur; kendisine nimet verdik ve
onu İsrailoğulları'na bir örnek kıldık."
4- Hz. İsa'nın ikinci gelişine işaret eden bir başka
ayet ise şöyledir:
Hani Melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah
kendinden bir kelimeyi sana müjdelemektedir. Onun adı
Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dünyada ve ahirette 'seçkin,
onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır.
Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır.
Ve O salihlerdendir. "Rabbim, bana bir beşer
dokunmamışken, nasıl bir çocuğum olabilir?"
dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin
olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol"
der, o da hemen oluverir. Ona Kitabı, hikmeti, Tevratı
ve İncili öğretecek. (Al-i İmran Suresi, 45-48)
Ayette, Allah'ın Hz. İsa'ya, Tevrat'ı, İncil'i ve bir
de "Kitabı" öğreteceği haber verilmektedir.
Bu kitabın hangi kitap olduğu kuşkusuz önemlidir. Aynı
ifade Maide 110'da da kullanılmaktadır:
Allah şöyle diyecek: "Ey Meryemoğlu İsa, sana ve
annene olan nimetimi hatırla. Ben seni Ruhu'l-Kudüs ile
destekledim, beşikte iken de, yetişkin iken de
insanlarla konuşuyordun. Sana Kitabı, hikmeti, Tevrat'ı
ve İncil'i öğrettim. İznimle çamurdan kuş biçiminde
(bir şeyi) oluşturuyordun..." (Maide Suresi, 110)
Her iki ayette de geçen "kitap" ifadesini
incelediğimizde, bunun Kuran'a işaret ettiğini görürüz.
Öncelikle Tevrat ve İncil dışında yeryüzünde
bilinen tek bir ilahi kitap vardır; o da Kuran'dır.
(Hz. Davud'a verilen Zebur da Eski Ahit'in içindedir)
Bunun yanında, yine Kuran'ın bir başka ayetinde, Al-i
İmran Suresi 3. ayette, "kitap" kelimesi, İncil
ve Tevrat'ın yanında Kuran'ı ifade etmek için kullanılmıştır:
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, kaimdir. O,
sana Kitabı Hak ve kendinden öncekileri doğrulayıcı
olarak indirdi. O, Tevrat' ı ve İncil'i de indirmişti.
(Al-i İmran Suresi, 2-3)
Bu durumda, Hz. İsa'ya öğretilecek olan üçüncü
"Kitab"ın Kuran olduğunu ve bunun da ancak
Hz. İsa'nın ahir zamanda dünyaya dönüşünde mümkün
olabileceğini düşünebiliriz. Çünkü Hz. İsa Kuran'ın
indirilmesinden 600 sene önce yaşamıştı ve henüz
indirilmemişken onu biliyor olması söz konusu olamazdı.
Öyleyse Kuran'ı dünyaya yeniden geldiğinde öğreneceğini
düşünmek yegane mantıklı düşüncedir.
Peygamberimiz’in hadislerine baktığımızda yeniden
geldiğinde Hz. İsa'nın İncil ile değil Kuran'la hükmedeceğini
anlıyoruz. Bu da ayetteki manaya tamı tamına mutabık
düşmektedir. (Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir)
5- Tüm bunların yanında "Şüphesiz, Allah katında
İsa' nın durumu, Adem'in durumu gibidir..." (Al-i
İmran Suresi, 59) ayeti de Hz. İsa'nın dönüşüne işaret
ediyor olabilir. Tefsirciler genellikle bu ayetin her iki
peygamberin de babasız olma özelliğine dikkat çektiğini
söylemişlerdir. Ancak ayetin bir ikinci işareti daha
olabilir. Hz. Adem cennetten nasıl yeryüzüne
indirildiyse, Hz. İsa da ahir zamanda Allah'ın katından
yeryüzüne indirilecek olabilir. (En doğrusunu Allah
bilir.)
Görüldüğü gibi Hz. İsa'nın yeryüzüne yeniden döneceğine
ilişkin olarak Kuran'da geçen ayetler çok açık ve düşündürücüdür.
Kuran'da adı geçen hiçbir peygamber için bunlara
benzer ifadeler kullanılmamıştır. Ayrıca hiçbir
peygamberden "kıyamet için bir bilgi" olarak
bahsedilmemiştir ve diğer peygamberler için kullanılan
hiçbir ifade yeryüzüne tekrar dönmelerine işaret
edecek türden herhangi bir anlam içermemektedir. Ancak
tüm bu ifadeler, Hz. İsa için kulanılmıştır. Bunun
anlamı ise oldukça açıktır.
|