MİSYONERLİĞIN YENİ YÜZÜ: DİNLER ARASI DİYALOG |
PAPALIĞA GÖRE DİNLER ARASI DİYALOGDAN AMAÇ İNSANLARI KİLİSE’YE DÖNDÜRMEKTİR |
Simdiki Papa II. J. Paul’e göre “Dinler arası diyalog, Kilise’nin insanları Kilise’ye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır.” (John Paul II, Redemptoris Missio, Libreria Editrice Vaticana, Roma-1991, s.55) Papa’ya göre bu durum Hiristiyanligin dogasından kaynaklanir: “ Diyalog bir ve üç olan Tanrı’nın kendi hayatına dayanır... Böylece diyalog Kilise’nin kurtarıcı misyonunun bir parçasıdır; gerçekten bu bir kurtuluş diyaloğudur. Çünkü böyle hakiki bir diyalog bir Hiristiyan için inandığını pratige dökmektir, saygı göstermek ve dinlemek suretiyle başkalarına Incil’in mesajını ögretmektir.” (Podgorski, F. R., Towars A Catolic Theolojy of Misyonary Dialogue And Dialogical Mission With Other Religions, Roma-1987, s142 vd.) Diyalog kavramını II. Vatikan Konsiline öneren Papa VI. Paul de bu yönde düşünmektedir: “ Biz her ne kadar Hiristiyan olmayan dinlerin manevi ve ahlaki değerlerini tanıyor, saygı gösteriyor, onlarla diyaloğa hazırlanıyor ve din hürriyetini savunmak, insanlık kardeşliğini tesis etmek, kültür, sosyal refah ve sivil iradeyi oluşturmak gibi hususlarda diyaloğa girmek istiyorsak da dürüstlük bizi gerçek kanaaatimizi açıkça ilan etmeye mecbur etmektedir; yegane gerçek din vardır, o da Hiristiyanlıktır.” (Catholic Official Teachings, VIII: Clergy and Laity, Edited by Odile M. Liebhard, Wilmington-1978, s.13 vd) II. Vatikan Konsilinde alinan karar geregi Papa VI. Paul tarafindan 19 Mayis 1964’te Hiristiyan Olmayanlar Sekreteryası’nı kurmuştur. |
PAPA VI. PAUL’E GÖRE DİYALOGDA MODEL AZİZ PAVLUS’TUR |
Bugünkü Hiristiyanligin kurucusu olan Aziz Pavlus (Saint Paul)’a göre propaganda uğruna misyonerler iki yüzlü davranmalıdır. Iste Kitab-i Mukaddes’te yer alan Pavlus’un misyonerlik ögretisi: “Müjde’yi yaymazsam vay halime! ... Ben özgürüm, kimsenin kölesi değilim. Ama daha çok kişi kazanayım diye herkesin kölesi oldum. Yahudileri kazanmak için Yahudilere Yahudi gibi davrandım. Kendim Kutsal Yasa’nin denetimi altında olmadığım halde, Yasa altında olanları kazanmak için onlara Yasa altındaymışım gibi davrandım. Tanrı’nın Yasasına sahip olmayan degil de Mesih’in Yasası altında olan biri olarak, Yasa’ya sahip olmayanları kazanmak için Yasa’ya sahip degilmisim gibi davrandim. Güçsüzleri kazanmak için güçsüzlerle güçsüz oldum. Ne yapip yapip bazilarini kurtarmak için herkese her sey oldum. Bunlarin hepsini Müjde’de payım olsun diye Müjde’nin uğruna yapıyorum. (Pavlus’un Korintlileri Birinci Mektubu, Bölüm: 9/18-23, Kitab-i Mukaddes, s. 361, Kitab-i Mukaddes Sirketi yayini, Isanbul-1985). Buna göre, bir hiristiyan misyoner müslümanı hiristiyanlastırmak için MÜSLÜMAN GİBİ görünecektir, Kutsal Kitabı’nın bir gereği olarak.. Bunun bir yansıması olarak Sekreterya’nin ilk başkanı Kardinal Marella Konsil Babalarina gönderdigi bir mektupta amaçlarının misyonerliğe yardımcı olmak olduğunu açıklamıştır: “ Faaliyetlerimizle, Kilise’nin misyoner faaliyetlerini yürüten S. Cogregation de Propaganda Fide teşkilatının çalışmalarına, misyon faaliyetlerinin kanunen mümkün olmadığı yerlerde yardımcı olmaya ve boşluğu doldurmaya çalışacağız.” (Rosanno, P., ‘The Secretariat For Non-Cristian Religions From the Begginings to the Present Day: History, Ideas, Problems’, Bulletin XIV/2-3, Roma-1979, s.91) 1973’te Sekreterlige seçilen Rosanno, Hiristiyan olmayanlarla diyalog ile neyi kastetiklerini söyle açıklamakta: “ Diyalogdan söz ettiğimizde açıktır ki bu faaliyeti, Kilise sartları ve çerçevesinde misyoner ve Incil’i ögreten bir cemaat olarak yapıyoruz. Kilise’nin bütün faaliyetleri, üzerinde taşıdığı şeyleri yani Mesih’in sözlerini nakletmeye yöneliktir. Bu sebeple diyalog Kilise’nin Incil’i yayma amaçlı misyonunun çerçevesi içinde yer alır.” (Rosanno, ayni makale, s. 100) VATİKAN EKSENLİ DİYALOĞUN ÖNÜNDEKİ ENGELLER Rosanno’ya göre, Hiristiyan-Müslüman diyaloğu konusunda karşılaşılan güçlüklerin kaynağı olarak Islam Dininin üç özelligini göstermekte: “Birincisi, Islam’ın hukuki karakteridir... Ikinci zorluk daha büyüktür; Müslümanlar bugün birçok Hiristiyanın kabul ettigi tarihi kritik metodun kabul etmemektedir... Üçüncüsü, Islam kendisini Yahudilik ve Hiristiyanlığı tam olarak taniyan ve onları iptal ederek yerine geçen en son evrensel din olarak kabul etmektedir...” (Rosanno, ayni makale, s. 106) |
VATİKANA ENDEKSLİ DİYALOG SÜRECİNİN DÖNÜŞTÜRÜCÜ BÜYÜSÜ |
Fethullah Gülen, 1995’te Hiristiyanlik ve Yahudiliğin tahrifata ugradığını yazıyordu: “ Benim kanatime göre Kur’an-i Kerim’e göre, saf Hiristiyan akidesini ve Hz Isa’yı anlatmasaydı, bugünkü tahrif olmuş şekliyle, Hiristiyanlığı anlamada bizler de zorluk çekerdik.. çekerdik de “bir üç, üç bir” diye özetlenen “teslis” veya “ekanim-i selase” anlayisini izah edemezdik... Mesela Yahudi kaynaklarina göre kimisi filozof, kimisi -hasa-sarhos, kimisi de kendi kızlarıyla zina eden zinakar (Bkz., Kitab-i Mukaddes, Eski Ahit, Tekvin, 19/23-38)... Simdi dünyadaki en bayağı, en adi insanların bile yapamayacağı şeyleri peygamberlere isnad eden bu anlayışa din demek mümkün degildir.” (M. Fethullah Gülen, Prizma, Izmir, ilk basım 1995, Nil yay. I/111) Fethullah Gülen bütün bunlara ragmen Vatikan eksenli diyalog misyonunu benimsediğini ve bu uğurda hizmete talip olduğunu bizzat Papa’ya sunduğu ünlü mektubunda belirtmiştir: “Pek muhterem Papa cenapları, ... Papa 6. Paul Cenaplari tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinlerarası Diyalog Için Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir sekilde hatta biraz cüretle, bu pek kiymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunmak için size geldik. ... M. Fethullah Gülen / Rabb'in aciz kulu / 9 Subat 1998” Ancak ne yazik ki Vatikan endeksli diyalogun bir bedeli vardir. Ve nitekim Fethullah Gülen, Vatikan endeksli diyalogun önündeki temel engellerden sayılan tarihselciliği bir biçimde benimseyerek Yahudi ve Hiristiyanlarla ilgili âyetlerin bugünkü Yahudi ve Hiristiyanlar için geçerli olmadığını iddia etmektedir: "Kur’an-i Kerim’de Hiristiyanlik ve Yahudilik hakkinda kullanılan ifadelerin çok sert olduğu söylenir. Bence, bu meseleye yaklaşırken çok dikkatli olmak gerekir. Geçmiş dönemlerde, bazı Hiristiyan ve Yahudilerin apaçık gerçek karsisinda gösterdikleri inat, ayak direme ve düşmanlığı ifade için Kur’an’ın kullandığı aynı üslup, her zamanki Yahudi ve Hiristiyanlar için de kullanılacak diye bir şart, bir mecburiyet olamaz. Bu tür ayetlerde sübût-u kat’iye arandığı gibi, delâlet-i kat’iye de aranmalıdır. Yani, bu âyetlerin Kur’an âyetleri olduğu kesindir. Fakat, o ayetlerin ilk günden bu yana bütün her Yahudi ve Hiristiyan’ı içine aldığı kesin degildir. İkinci olarak, Kur’an’in bu üslubu, o dönemlerde kendilerini Yahudilik ve Hiristiyanliga mensup addedenlerin Yahudiliğe ve Hiristiyanlığa getirdikleri yanlış yorumlarından ve o yorumu hayatlarina hayat kılmalarından dolayıdır. Daha doğrusu, dini inanç ve düşünceyi bir düşmanlık sebebi ve malzemesi yapmalarından dolayı, Kur’an onları böyle bir üslupla ele almıştır. ... Kanaatime göre, tarihi hadisleri kendi tarihsellikleri içinde ele almalı, yani her hadiseyi kendi şartları ve konumu içinde değerlendirmeli ve bugünkü davranışlarımızda da bugünkü tavırları esas almalıyız." (Fethullah Gülen'in Konusma ve Yazılarında Hoşgörü ve Diyalog Iklimi, Haz. S. Camci- K. Ünal, Izmir-1999, 2. basi, s155 vd., Merkür yay.). Buna göre Fethullah Gülen, "Yahudi ve Hiristiyanları sertçe eleştiren âyetlerin yalnızca geçmiş dönemler"le ilgilidir. Bugünkü Yahudi ve Hiristiyalar için geçerli degildir. (Bu görüsün bazi oryantalistlerce öteden beri savunulan bir tez olduğunu hatırlatmalıyız.) Sanirsiniz ki bugünkü "Yahudi ve Hiristiyanlar apaçık gerçek karşısında gösterdikleri inat, ayak direme ve düsmanligi" terketmistir. Mevcut Tevrat ve Inciller’deki tahrifatları kabul edip Sahih Tevrat ve Incil’i (bulmuslar da) benimsemişlerdir. Keşke... AHMET ŞAHIN: "EHL-I KITAPLA ÂMENTÜDE İTTİFAKIMIZ VAR!"Üstadi böyle yazarsa talebesi ne der:Ahmet Sahin, Zaman Gazetesi'ndeki Sohbetler köşesinde "Ehl-i kitapla âmentüde ittifakımız var!" baslikli 17 Nisan 2000 tarihli yazısında şunları söylüyordu: "Zaten dikkatlice bakıldığında görülecektir ki ehl-i kitapla temel noktalarda birlikteyiz. Daha meshur ifadesiyle âmentüde ittifakımız vardır..."Sn Şahin yazısında Islam'ın amentüsüne yer vermişse de her nedense Hiristiyan âmentüsünü es geçmiş. Iste IV. Yüzyılda Konsillerde şekillenen Hiristiyan âmentüsü:" 1. Ben, Tanri'ya, kudretli Baba’ya; 2. Ve O'nun biricik oğlu Rab Isa'ya; 3. Ve bâkire Meryem ve Kutsal Ruh’tan doğmuş olduğuna; 4. Pilatus zamanında çarmıha gerildiğine, öldüğüne, gömüldüğüne 5. Üçüncü gün ölüler arasından dirildiğine, 6. Göklere yükseldiğine, 7. Baba Tanrı'nın sağına oturduğuna, 8. Oradan gelip ölüleri dirileri hesaba çekeceğine; 9. Ve Kutsal Ruh’a, 10. Mukaddes kiliseye; 11. Günahların affedileciğine, 12. Ölülerin canlanacağına, sonsuz hayata inanırım. ( Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak yay., s.252)Şimdi insanın sorası geliyor, Vatikan endeksli diyalog insanları nereden nereye götürüyor? Yarın birileri çıkıp “aslolan âmentüdür, Yahudi, Hiristiyan ya da Müslüman olmak ise teferruattır” der mi? Dünden bugüne değişime bakıp yarından endişe etmemek mümkün mü? Işte bunun için biz Vatikan eksenli Diyaloğa şiddetle karşıyız. |