TÜRKİYE'YE HRİSTİYAN KUŞATMASI

 

Aşağıda ünlü oksidantalist Aytunç Altındal'ın Yeni Mesaj Gazetesi'ne verdiği
mülakatı okuyacaksınız. Altındal, Dinlerarası Diyalog'un misyonerliğin yeni bir
türü olduğunu vurgulamakta.3/MAYIS/2000; ÇARŞAMBA Türkiye hedef tahtasında
Dün ve önceki gün, elinde "hoşgörü" kalkanı ile "kin kapısı" arkasında Patrik
Bartholomeos'un Bizansı diriltme entrikaları ile Dinlerarası Diyalog tuzağına
dikkat çeken Oksidantalist Aytunç Altındal, kendisiyle yaptığımız söyleşinin
bugünkü ve son bölümünde, Vatikan tarafından harekete geçirilen milyarlarca
dolarlık bütçeli teşkilatların ülkemizde nasıl bir metod izlediklerini
anlatıyor.

Tarihen sabit olduğu şekliyle birbiriyle kanlı-bıçaklı Katolik,
Ortodoks, Protestan vb. Hıristiyan mezheplerinin başta Türkiye olmak üzere Türk
ve İslam dünyasında, Ekümenizm Hareketi adını verdikleri bir uygulama ile nasıl
birlikte hareket ettikleri, "Hıristiyan ol da hangi kiliseden olursan ol"
ilkesinde anlaşarak Müslümanları İncil'le tanıştırma harekatı içine nasıl
girdikleri hakkında bilgi veriyor. Aytunç Altındal, Dinlerarası Diyalog tuzağını
kuran güçlerin "Türkiye'yi dize getirmeden, nötralize ve pasifize etmeden Türk
ve İslam dünyası üzerindeki emelleri gerçekleştirmenin imkanı yoktur"
anlayışından hareketle faaliyetlerini Türkiye üzerinde yoğunlaştırdıklarına
dikkat çekiyor.


Yeni Mesaj- Vatikan belgelerinde diyalog, misyonerliğin şartlara uydurulmuş
biçimi olarak ifade ediliyor. Burada ilginç bir bağlantı da var. Fener
Patrikhanesi, Anadolu'yu hristiyanlaştıran ilk havarinin anısına Aziz Andreas
nişanı veriyor. Öbür taraftan bu Dinlerarası Diyalog toplantılarının meyvesi
olarak Vatikan, bu yıl, 1950'lerde Türkiye'de Vatikan elçiliği yapan ve daha
sonra Papa olan Roncalli'yi aziz ilan ediyor. Bütün bunlar da Anadolu'nun hedef
olarak seçildiğini gösteriyor. Bir de Vatikan bu yıl, ilk defa Noel
konuşmasında, "Birinci bin yılda Avrupa'yı hristiyanlaştırdık. İkinci bin yılda
Afrika ve Amerika kıtasını hristiyanlaştırdık. Üçüncü bin yılda da hedefimiz
Asya'dır" diyor. Anadolu'nun ve Güneydoğu'nun seçilmesi bu hedefte nerede yeralıyor?


Altındal- Bakınız, Türkiye'yi çiğnemeden, Türkiye'yi kazanmadan hiçbir yere
geçemezsiniz. Türkiye'yi kazanmadan İslam alemini de çökertemezsiniz. İslamiyeti
ve İslam alemini çökertmek istiyorsanız mutlaka Türkiye'yi nötralize etmeniz
gerekir. Hristiyan yapamadığınızı kabul edin ki yapmaları çok zordur, ama
pasifize etmek, nötralize etmek mümkündür. Bugün olduğu gibi müslümanlar
oturdukları yerden "Allah Allah, neler oluyor?" diye bakmaya başlarlarsa işte o
zaman pasifize olmuş demektir.


Gelelim bu üç teşkilatın özellikle Patrikhane ile ilgili bağlantılı bazı
faaliyetlerine... Ben şimdi burada tarih ve yer vereceğim. Sayın Patriği de
buralarda görüşmeler yapıp yapmadığını açıklamaya davet ediyorum. Lozan
Anlaşması çerçevesinde hiçbir sıfatı olmayan bir şahıs, son tahlilde Eyüp
kaymakamına muhatap olabilecek olan bir şahsın, biraz sonra sayacağım
tarihlerdeki platformlarda hangi gerekçelerle ve neyi temsilen bulunduğunu bize
açıklarsa çok memnun oluruz. Memlekete bir hizmeti olur.


Focolare teşkilatı özel bir yerleşim alanı, bir şehir kurdu. Bu şehrin adı
Marianapolis'tir. Bu şehir, tam Papa'nın yazlık sarayının bulunduğu
Castelgandolfo denilen yerde bu sarayı da içine alan bir yerdir. 1992 yılında
ilk defa 130 kadarının Türk vatandaşı olduğu kabul edilen çeşitli ülkelerden
4.400 müslümana yönelik burada bir mektup yayınlandı. Bu mektupta dendi ki;
"Biz, sizlerin İslami inançlarınız çerçevesinde bize nasıl baktığınızı görmek
istiyoruz." Bunun için de müslümanlardan bazı şahısları seçerek "Bizlerle
diyalog kurun" çağrısını yaptılar.


Aradan yedi ay geçti. Bu defa Neo Catacumanenta teşkilatı 13-17 Nisan 1993'te
Viyana'da bir Sinod topladı. Topladığı Sinod'da Hıristiyanlık açısından çok
önemli bir kavramı, "Koinoia" kavramını gündeme getirdi. Benim, Türkiye'de
Ortodokslar diye bir kitabım var. Beş sene önce yayınlandı. Orada bu kavrama bu
toplantı nedeniyle özel bir bölüm ayırdım. İsteyenler bu kavramın ne olduğunu
oradan okuyabilirler. Neo Catacumanenta, "Koinoia, yani bütünleşme kavramını
yeniden hayata sokacağız" dedi. Diyalog kadar önemli bir kavramdır bu.


"Diyalogla birlikte ben sizinle bütünleşmek istiyorum" demektir bu. Bütünleşme
kavramını "communion" haline getirme, bir topluluk haline getirme şeklinde
gündeme getirdi. Gündeme getirirken de 1988'de Papalık, "laikler için Hıristiyan
ya da Mesih inancı" diye tercüme edebileceğimiz "Chirti fidenis laici" diye çok
önemli bir belge yayınladı. Bu belgede Papa, "Hıristiyanlara da imanı tazeletmek
lazım. Hıristiyan olmayanlara da Hıristiyanlık imanını götürmek lazım. Laiklere
de Hıristiyanlık inancı lazım" dedi. "Onların laikliğine dokunmayacağız. Fakat
imanı onlara vereceğiz" dedi. Catacumanenta da bu kavramı 1993'te topladığı
Sinodda gündeme getirdi.

"KONSTANTİNOPOLİS'TEKİ TAHTIN VARİSİ"
5 Haziran 1993 Cumartesi günü Roma'da, Vatikan'ın verdiği paralarla Focolare
teşkilatı bir toplantı düzenledi. Düzenlediği toplantıda "Bizim kendi kavramımız
diyalog, Koinoia ve gizli vaftiz olayını bu sinodda tartışacağız. Bu sinoddan
müslümanlarla birliktelik sağlayacak bazı kararlar da çıkartmamız lazım" dedi.
Buraya davetli olanlar arasında üç kişi çok önemli idi. Bunlardan birincisi
İtalya Cumhurbaşkanı Oscar Luicis Calfaro idi. Calfaro mason, büyük bir üstad ve
aynı zamanda Malta şövalyesiydi. İkincisi Egont Kleptch diye bir adamdı. Avrupa
Parlamentosu Başkanıydı. Üçüncüsü Henry Sokovsky diye bir şahıstı. Bu şahıs da
BM aileden sorumlu bakan düzeyinde bir adamdı. Bu üçü bir başka şahsı özel
olarak buraya davet ettirmişlerdi. Focolare'nin bu toplantıdaki onur üyesi
Patrik Bartholomeos idi. Patrik Bartholomeos bu toplantıya katıldı. Ve
Müslümanlarla diyalog kurulması meselesi kendisine söylendi. Türkiye'de bu
işlere girmek isteyen kim vardı? 1993 yılından itibaren kimler olduğunu siz
biliyorsunuz.


Yeni Mesaj- 1993-95 yılına kadar "papazı bulduk" diye Bartholomeos'u hedef alan
bugünkü diyalogcu çevrelerin yerli organizöterleri ani bir değişiklikle
Patrik'le diyalog başlattılar. Sonra da Vatikan'ın ağına düştüler.
Altındal- Patrik diyaloğu başlattırdı. Onlar da içine düştüler. 5 Haziran
1993'te Roma'daki toplantıda Patrik'in kendisine Türkiye'de diyaloğa girebilecek
Müslümanların bulunması ve onlarla ilişkiye girilmesi konusunda yönlendirme
yapıldı. Bir daha söylüyorum. 5 Haziran 1993'te Focolare teşkilatı toplantıyı
düzenledi. Patrik Bartholomeos da buna katıldı. Ve diyalog çalışmalarına
başlaması istendi. Nitekim aradan bir yıldan az bir zaman geçti. 7-9 Şubat
1994'te İstanbul'da ilk Hoşgörü ve Diyalog toplantısı yapıldı. Bu toplantıdan da
Boğaziçi Deklarasyonu diye bir deklarasyon yayınlandı. Deklarasyonda enterasan
bir şekilde Patrik Bartholomeos dedi ki "Konstantinopolisteki tahtın varisi
benim. Biz işte Koinoia yapıyoruz" dedi. Yani "Bütünleşmeyi başlatıyoruz" dedi.
1994, 7-9 Şubat tarihlerinden itibaren olay hızlandırıldı. Biz, o zamandan beri
bunu izliyoruz. Tabii 20 seneden beri izliyoruz da kimlerin bu işlere tevessül
edeceğini, hangi nedenlerle tevessül edeceklerini bekleyip görmek gerekiyor.
Yeni Mesaj- Biz Türkiye cephesini izliyoruz. Ama siz Batı cephesinde, garp
cephesinde neler oluyor; onu izliyorsunuz.
Altındal- Evet! Dolayısıyla o tarihten bu yana diyalog işleri yürüyor.


EKÜMENİZM HAREKETİ
Yeni Mesaj- Türkiye'de inanç turizminin sadece turizm görüntüsünün ötesinde ülke
güvenliğini de tehdit eden boyutunu gören bazı akademisyenlerin bürokrasiyi,
devlet katını şöyle yönlendirdiklerini okuyoruz: "Patrikhanenin bu emelleri
karşısında Vatikan'la işbirliği yapmamız lazım." Oysa burada bir birlikteliği,
bir rol dağılımını görüyoruz.


Altındal- O zaman ben size önemli bir konuyu anlatayım. 2. Vatikan Konsili'nden
sonra bu diyalog olayı başladığında Dünya Kiliseler Birliği; ki bu birlik,
1919-20 yıllarında Fener Patrikhanesi'nin yazdığı mektuplarla başladı. Anglikan,
Protestan, Ortodoks kiliselerinden ve bunların çeşitli değişik alt açılım
kiliselerinden oluşuyor. Vatikan girmemişti. Şimdi o da bunun içinde. Bu
hareketin adı ekümenizm hareketidir. Yani bu kiliselerin biraraya gelerek,
birbirlerini şu veya bu şekilde bütünleştirerek, farkı tutup aralarındaki
benzerlikleri öne çıkararak yaptıkları hareketin adına ekümenizm hareketi
deniliyor. "Farklılıklarınızı saklayın, benzerliklerinizi öne çıkartın"; bu,
ekümenizm hareketidir.

Ekümenizm hareketinde dediler ki, "Bizim birinci
vazifemiz misyonerliktir. Bu misyoneliği yaparken de bizim yapmamız gereken
şudur: 'İllaki Katolik ol, illaki Ortodoks ol, illaki Anglikan ol' demiyelim. Ne
diyelim? 'Hristiyan ol da hangi kiliseden olursan ol' diyelim. Bunun adına
Evangelizasyon denir. Yani önce "Evangel" dediğimiz İncil'le tanış İncil'i
öğren. 'İncil'i bir oku. Ne çıkar?' 'Demek ki bu konuda bizim aramızda bir kavga
yok. İster ben Rus Ortodoksu olayım, siz Katolik olun, öteki Protestan olsun,
öteki Ermeni olsun' önemli değil. Bizim birinci meselemiz biz Müslümanları önce
İncil'le tanıştırmalıyız. Adam İncil'i okusun. Sorusu varsa gelsin bana sorsun.
Ben kimim? Ben papazım. Bana gel sor. Beğenirsen katıl."
Dolayısıyladır ki Türkiye'de ve bütün dünyada ekümenizm, yani kiliseler arasında
birlik, yani Vatikan Katolik Kilisesi, Anglikan Kilisesi, Ortodoks Kilisesi
aralarında dediler ki, "Biz farklılıklarımızı koruyacağız. Benzerliklerimizi öne
çıkartacağız. Nedir benzerliklerimiz? Hepimiz İncil okuyoruz. Öyleyse insanlara
'Katolik ol, Ortodoks ol' demektense 'Hıristiyan ol' demek gerekiyor. 'Gel
Hıristiyan ol da hangimize katılırsan katıl.'
Yeni Mesaj- Yani "eskisi gibi sabırsız olmayalım" diyorlar.


Altındal- Evet! "Eskisi gibi davranmayalım. Çünkü ters tepiyor. 'Katolik ol'
diyorsun. Adam bir süre sonra Protestan oluyor."
Yeni Mesaj- Afrika bile yutmuyor artık.
Altındal- Afrika'da bunlara "Mısır Hıristiyanı" deniliyor. Yediğimiz mısır
(Corn Christian) denir. Çünkü bir gurup geliyor, mısır veriyor. Adamların
karınları doyuyor. "Biz, Katolik olduk" diyorlar. Aradan beş sene geçiyor, öteki
gelip elma veriyor, "Ben Protestan oldum" diyor. Baktılar ki bundan çok zarar
ediyorlar. Bir yerde kalmıyorlar. Kim birşey verirlerse onun peşinden
gidiyorlar. Adamlar anemistler. Bundan bir sonuç alamayacaklarını gördüler.
Fakat aynı adamlar İslamiyete girdikleri zaman çıkmadılar.

Dolayısıyla Afrika'da
özellikle İslamiyet çok hızlı bir yayılma gösterdi. Afrika'da İslamiyetin çok
hızlı yayılması, daha önce Katolik, Protestan, Lutheran, Ortodoks olan
anemistlerin topluca Müslüman olup orada kalmaları burada anlattığım yeni
strateji geliştirme fikrini uyandırdı. Dolayısıyladır ki "farklılıklarımızı
koruyacağız, ama Müslümanlara, Budistlere karşı üçümüzün de söyleceği aynı
şeydir. 'Gelin Hıristiyanlığa katılın. Hangisine aklınız yatarsa o kiliseye
bağlanırsınız' diyeceğiz."


Yeni Mesaj- Kilise daha çok diyalog kavramını öne çıkartarak yolu açıyor. Öbür
taraftan da Koreli, Afrikalı, Asyalı insanlar eliyle hristiyanlığı pompalıyor.
Altındal- Bu çok önemli bir husus. Mesela Kore'ye de Türk misyoner yolluyor.
Neden yolluyor? Birincisi, kilise için çalışmak mecburiyeti var. İşsiz güçsüz
iseniz hem iş sahibi olarak hayatınızı kurtarmış oluyorsunuz, hem de ülkenizde
hiç tahmin etmediğiniz şekilde Vietnamlı, Koreli, Tayvanlı insanlar fasih Türkçe
konuşarak size hristiyanlığı anlatıyorlar. Özellikle bu gençlerin ilgisini
çekiyor. Dikkat ederseniz şu anda Türkiye'ye çok fazla Filipinli kadın sokulmuş
durumda. Bunlar, evlerde hizmetçi gibi çalışıyorlar. Fakat birçoğu Hıristiyanlık
propagandası yapmak için buradalar. Müslüman bir evin içine giriyor. "Benim
dinim Hıristiyanlık" diyor. Çalışırken yavaş yavaş propagandasına başlıyor.


YAHUDİLERİN BİLE DÜŞMEDİĞİ TUZAK
Bir siyasi yapılanma da söz konusudur. Bu siyasi yapılanmanın bir kısmı
Müslümanları da içine alacak şekildedir. Yani, "Bizim, Türkiye'de Müslüman
taraftarlarımız da var. Biz onlara 'Hıristiyan olun' demiyoruz ki. Onlar da
bizimle beraber çalışıyorlar. Onlar da bu yüce prensibe, diyalog prensibine
açık, çağdaş, uygar insanlar. Biz onlara eşit muamele yapıyoruz. Adam Müslüman
fakat Hıristiyanla eşit statüde" diyorlar.
Yeni Mesaj- O konuda "Müslümanlara müslümanların İncil'i nakletmesi" gibi birifade var.


Altındal- Onu daha önce nakletmiştim. Bundan sonra geldikleri son noktayı
belirtiyorlar. O da İbrahimi din meselesidir. Yani "İbrahimi din" adı altında
bir çatı altında toplanıp faaliyetlerin böylece sürdürülmesi... İbrahimi din ne
demektir? Teolojide İbrahimi din diye bir olay var mıdır? Yoktur. İbrahimi
dinler diye bir kavram olsaydı, bu dinlerin hiçbiri ortaya çıkmazdı. Bu iş bir
tek Yahudilik ve onun gelişmesi ile kalırdı. Demek ki İbrahimi din diye bir
olaya biz kendi içinde çelişkili bir kavram diyoruz.
Yeni Mesaj- Aslında bu, diyaloğu monoloğa dönüştüren bir kısır döngüyü de
beraberinde getiriyor.


Altındal- Daha da kötüsünü getiriyor. Çünkü bu olay çok siyasi bir olay.
İbrahimi din dediğiniz zaman "üç din de eşittir" demek istiyorsunuz. Bir babanın
üç oğlu bile eşit değildir. Nasıl oluyor da bu üç din eşit oluyor. Bir de siz
buna Müslüman kesimin içinden, Müslümanlar adına konuştuğunu söyleyen,
televizyonlara çıkıp ağlayarak, sızlayarak İslamiyeti anlattığını söyleyenleri
ve çevresindeki insanları katarsanız, onlar da "bütün dinler eşittir" derlerse
artık bu kaymaklı ekmek kadayıfı durumundadır. Kimler için? Hıristiyanlar
için... Yahudiler bile bu tuzağa düşmezler. Nitekim de düşmüyorlar. Yahudilerin
düşmediği bu tuzağa Türkiye'de belli bir çevre angaje olmuş durumda. Niçin
angaje olmuş? O beni ilgilendirmiyor. Menfaat meselesi midir, başka birşey
midir? Bilmek de istemiyorum. İlgilenmiyorum da. Zaten bu olayı biraz da patetik
buluyorum. Bu olay patetik bir olay. "Biz, hepimiz kardeşiz", "Biz hepimiz
İbrahimi dinin elemanlarıyız"; bu bir patetik olaydır. 1943 senesinde Focolare,
"yeni din anlayışı getirmeliyiz" diye yazılar hazırlıyordu. Focolare'nin "yeni
din anlayışı" dediği işte budur.


Yeni Mesaj- Urfada yapılan toplantı bir devrim olarak lanse edildi.
Altındal- Televizyonlarda bir internet reklamı var. Rolü yapan da çok
kabiliyetli birisi. "Bu bir devrim" diyor. Bu ne kadar devrimse bunlarınki de o
kadar devrim. Bir de "15 ülkeden 44 din adamı geldi" diyorlar. 44 din adamı kim?
15 ülke neresi? Bunlar neyi temsil ederler? Ben orada din adamı görmedim. Orada
iki tane hakikaten değerli din adamı vardı. Onların dışındakiler gazeteciler
veya çalakalem birtakım birşeyler yazan adamlardı. Hatta aralarında öyleleri
vardı ki daha önce bu işlere müthiş karşı oldukları halde sonra çeşitli
nedenlerle 180 derece turlar atarak tam tersi yönlere gidenlerdi. Onlar için
hayırlı olsun! Ama şunu bilmek lazımdır: Kardeşlik numarasına bu ülkenin karnı
toktur. Televizyonlara çıkıp da Rabbin aciz kulu numarasında Türkiye'nin içine
çekilmek istendiği tuzaklara insan bilmeden, istemeden alet oluyor. Dolayısıyla
ben bunların iman konusunda gerekli hassasiyeti göstereceklerini, birtakım
dünyevi hevesler uğruna bu işlere angaje olduklarını düşünüyorum. İnşaallah
bunlar doğru yolu bulurlar. Bulamazlarsa da dilerim Müslümanlar kendi aralarında
bu sorunu çözerler.

DIŞİŞLERİ AÇIKLAMA YAPMALI
Yeni Mesaj- Peki devletimiz bütün bu gelişmeleri görmüyor mu?
Altındal- Konuşmamızın başlarında Dışişleri Bakanlığını açıklama yapmaya davet
etmiştim. Umarım TBMM'de hassasiyet gösteren milletvekili arkadaşlarımızın,
hangi partiden olurlarsa olsunlar, bu hassas konularda araştırma ve
soruşturmalar başlatılması için gerekeni yapacaklarını düşünüyorum.
Yeni Mesaj- Galiba Avrupa macerası uğruna günler geçtikçe, Batıdan talepler
yoğunlaştıkça, Batılı devlet adamları da soluğu Ankara'da aldıkça kafalar dank
edecek. Çünkü geçen dönemde bir devlet toplantısında Batılıların daha çok yerel
yönetimleri ve de Süryanileri ziyaret etmelerinin altını çizmişler.
Altındal- Biliyorsunuz, Türkiye'nin tepesine yıkmaya çalıştıkları bir azınlık
meselesi var.


Yeni Mesaj- Geçtiğimiz günlerde bir azınlık meselesi toplantısı da yapıldı. Çok
ilginçtir Urfa'da dinlerarası diyalog toplantısı yapılıyor, Patrikhane nişan
veriyor, Antalya'da da azınlık meselesini Türkiye'nin tanıması için AB'nin
organizatörlüğünde toplantı yapılıyor.
Altındal- Türkiye'de çok hızlı Avrupa Birlikçiler var. Bu azınlık meselesini de
Türkiye içinde İlter Türkmen savunuyor. "Ne var bunda? Azınlıktan sayıyı
kastediyorlar, bu sayı ile orantılıdır" diyor. Azınlık kelimesinin kendisi zaten
sayısal. Kime yutturuyorsunuz?
Yeni Mesaj- Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.
Altındal- Ben teşekkür ederim.

Anasayfa