Bugünlerde
"Sözde Ermeni Soykırımı" yine gündemin başına
oturdu. İlginçtir
tartışmalarda her nedense sözde soykırım iddialarının
tarihsel aktörleri
üzerinde pek durulmamaktadır.
Sözde soykırım ilk önce Osmanlı topraklarını
okullarıyla, hastaneleriyle,
kiliseleriyle... bir ağ gibi ören ve adeta birer ajan
gibi çalışan Hıristiyan
propagandacılar (misyonerler) tarafından ortaya atılmıştır.Aslında
misyonerlerden başka bir davranış beklemek de haksızlık
olurdu herhalde.
Çünkü "Kuruluşlarından itibaren gerek Katolik,
gerekse Protestan
Hıristiyanlık'ta misyonerlik teşkilatları hiç bir dönemde
sadece dini amaçlı
müesseseler olmamıştır. Misyonerlik faaliyetlerinin
doğrudan veya dolaylı
tesirleri her zaman dinin kapsama alanının dışına taşmış;
siyasi, cografi,
toplumsal ekonomik, külürel bakımlardan geldikleri ülkelerin
lehine, gittikleri
ülkelerin ise aleyhine sonuçlar doğurmuştur."
(Yrd.Doc.Dr.Omer TURAN, AVRASYA COGRAFYASI'NDA
MISYONERLIK FAALIYETLERI,
Avrasya Etüdleri Dergisi'nin Kış/1999 sayısı )
Bu durum özellikle sömürgecilik döneminde çok daha
belirgin bir hal almıştır.
Samiha Ayverdi hanımefendinin işaret ettiği gibi:
"... Hıristiyan mabedi, ...
bir yandan da organize ve çok zengin bir kilise meydana
getirmiş ve bu kiliseyi
sağlama bağlamak, böylece de mensup olduğu memleketin
himayesini kazanmak için
onu devlet siyasetinin emrine açık bırakmıştır.
(Samiha Ayverdi, Misyonerlik
Karşısında Türkiye, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul,
1969, s.XII.)
Böylece misyonerlik, emperyalizmin mızrak ucu olmuştur.
İhtiyar bir Afrikalının bir İngiliz misyonerine söylediği
şu söz bu gerçeği çok
trajik bir biçimde dile getirmektedir: " Siz buraya
ilk geldiğiniz zaman bizim
toprağımız, sizin de mukaddes kitabınız vardı. Şimdi
bizim mukaddes kitabımız,
sizin de toprağınız var..."( Prof Dr Erol Güngör,
Türkiye'de Misyoner
Faaliyetleri, İst.-1999, 2. bası, Ötüken yay.)
Bizdeki durum bundan farklı değildir; Atilla İlhan'ın
isabetli teşhisile ifade
edersek: 'Misyoner', Batı' dan, bir 'emperyalist' icâdıdır:
'Mazlum Halkları'
tutsak etmek için 'dini kullanır'; Osmanlı'nın en
yaygın fütuhât döneminde bile,
'misyoneri' yoktur.
Emperyalizm'in üzerine oturduğu sacayağının, bir ayağı
para (kapitalizm), bir
ayağı silâh (militarizm), bir ayağı Hıristiyan
'misyonu'dur, yâni din! Bilmem
hâlâ yazıyor mu? 'Erken' Cumhuriyet döneminin
ortaokul tarih kitaplarında, Batı'
lıların bütün 'fesat' hareketlerini, kiliselerde örgütlediği
anlatılırdı: Batı'
nın Osmanlı' dan 'ürettiği', bütün ajan/devletler;
Sırp, Rum, Bulgar vb.
kiliselerden türetilmiştir. (Bkz.,
http://www.prizma.net.tr/AILHAN,
http://www.eda.tr/-bilgiyay/yazar/ailhan.htlm,
http://www.bilgiyayinevi.com.tr/ailhan)
|