Hz.
İsa'yı dünyaya getirmek üzere seçilmiş olan Hz.
Meryem, karışıklıkların hüküm sürdüğü ve
Yahudilerin tüm ümitlerini Mesih (Kurtarıcı)'in gelişine
bağladıkları bir dönemde dünyaya gelmişti. İsrailoğullarının
tüm beklentilerinin odak noktasını oluşturduğundan
tamamen habersiz olan Hz. Meryem, Allah tarafından bu
kutlu görev için özel olarak seçilmiş ve yetiştirilmişti.
Hz. Meryem, Allah'ın alemler üzerine seçip üstün kılmış
olduğu bir soydan, İmran ailesinden geliyordu.
İmran ailesi, Allah'a kuvvetli şekilde iman eden, her işlerinde
O'na yönelip dönen ve O'nun koyduğu sınırları
titizlikle koruyan, çevrelerinde de bu özellikleriyle
tanınan bir aileydi. İmran'ın karısı, Hz. Meryem'e
hamile kaldığını öğrendiği zaman, hemen Allah'a yönelip
dua etmiş ve doğuracağı çocuğu Allah'a adamıştı.
Bu konu Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
Hani İmran'ın karısı: "Rabbim karnımda olanı
'her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş
olarak' Sana adadım benden kabul et. Şüphesiz işiten
bilen Sensin Sen" demişti. Fakat onu doğurduğunda
-Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki:
"Rabbim doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum.
Erkek ise kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum.
Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan
Sana sığındırırım." (Al-i İmran Suresi,
35-36)
Hz. Meryem dünyaya geldiğinde, İmran'ın karısının
tavrı yine Allah'ı razı etmeye yönelik oldu. Hem Hz.
Meryem'i, hem de ondan türeyecek olan soyunu şeytanın
şerrinden koruması için Allah'a yöneldi.
Allah da İmran'ın
karısının kendisine karşı bu samimi yönelişini
kabul etti ve duasına karşılık olarak, doğurduğu çocuğu
çok üstün bir ahlak ile ahlaklandırdı. Kuran'da, Hz.
Meryem'in, Allah'ın koruması altında ne kadar özenle
ve incelikle yetiştirildiğine, "Bunun üzerine
Rabbi onu güzel bir kabulle kabul etti ve onu güzel bir
bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı."
(Al-i İmran Suresi, 37) ayeti ile özel olarak dikkat çekilmiştir.
Hz. Zekeriya, Hz. Meryem'e verdiği eğitim sırasında,
onun diğer insanlardan daha üstün olarak yaratılmış
olduğunu farketmişti. Çünkü Allah Hz. Meryem'e,
kendi fazlından pek çok nimet vermişti. Kuran'da bu
konu şöyle anlatılmıştır:
...Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse yanında bir
yiyecek buldu: "Meryem bu sana nereden geldi?"
deyince "Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah
dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi. (Al-i
İmran Suresi, 37)
Allah, İmran ailesini alemlere üstün kıldığı gibi,
bu aileye mensup olan Hz. Meryem'i de seçmiş, özel bir
eğitime tabi tutarak, arındırmış ve onu tüm
alemlerin kadınlarına üstün kılmıştır. Kuran'da
onun bu üstünlüğü şöyle bildirilir:
"Hani melekler: "Meryem şüphesiz Allah seni
seçti seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün
kıldı" demişti. "Meryem Rabbine gönülden
itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku
et." (Al-i İmran Suresi, 42-43)
Hz. Meryem, yaşadığı toplum içerisinde, hem
ailesinin hem de kendisinin Allah'a karşı olan bağlılığı
ve samimiyetiyle tanınan bir kişi olmuştu. En iyi
bilinen özelliği ise, "ırzını korumuş olması",
yani iffetiydi. Bu konu Tahrim Suresi'nde şu şekilde geçmektedir:
İmran'ın kızı
Meryem'i de (Allah örnek verdi). Ki o kendi ırzını
korumuştu. Böylece Biz ona ruhumuzdan üfledik. O da
Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını tasdik etti. O
(Rabbine) gönülden bağlı olanlardandı. (Tahrim
Suresi, 12)
|