ÂLEMLERE RAHMET HZ MUHAMMED’İN HIRİSTİYANLARI İSLAM’A DAVETİ : NECRANLI HIRİSTİYANLAR ÖRNEĞİ |
Alemlere rahmet Hz Muhammed’in hayatında Hıristiyanlarla ilişkiler açısından en çok dikkat çekici olay Necranlı Hıristiyanlarla olan ilişkileri olsa gerektir. Mekke ve Medine’de hıristiyanlara nadiren rastlanırdı. İstisnai isimlerden birisi Varaka b. Nevfel’dir ki Suriye’deki papazların yanında eğitim görmüş ve elinde arapça bazı İncil el yazmaları olan bilge bir nasrani idi. (Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, çev. S. Tuğ, İs.-1991, I, 616) Necran vadisi bereketli topraklara sahip olduğu için Roma ve Bizans İmparatorlarının ilgisi çekmiş ve bunun sonucu olarak oldukça eski zamanlardan itibaren Hıristiyanlık bu bölgeye girmiştir. Necran’daki Belharis kabilesinin bir kısmı bu zamanlarda hıristiyanlaştırılmıştı (diğerleri ise putperestti). Hz. Muhammed, Güney Arabistan’da İslam Dini’ni yaymak üzere faaliyete geçtiği zaman, Necran bölgesinde yaşayan Mezhiç kabilesinin bir kolu olan Belharisler dışında, çok sayıda Hıristiyanın olduğu başka bir kabile yoktu. Habeş istilasından önce başlayan Hıristiyan misyonerlerin faaliyetleri neticesinde, Güney Arabistan’ın çeşitli yerlerinde kiliseler inşa edilmiştir. Buradaki kiliselerin en ünlüsü, Belharis kabilesinin bir kolu olan Benî Abdi’l-Meddan kabilesinin yaptığı ve Necran Kâbesi diye bilinen kilisedir. (Fayda, Mustafa, İslamiyet’in Güney Arabistan’a Yayılışı, Ank.-1972, s. 20) Alemlere rahmet Hz Muhammed, Necran Hıristiyanlarıyla da ilgilenmiş ve onlara İslam’ı tebliğ etmek üzere Muğire b. Şu’be’yi göndermiştir. Necran Hıristiyanları Kur’an-ı Kerim’e karşı bazı itirazlar ileri sürmüşler. Bu konuda Muğire b. Şu’be şöyle der: “Ben Necran’a geldiğim zaman Hıristiyanlar şöyle sorup: Sizler Kitabınızda: “Ya uhte Harun!” (Kur’an, Meryem: 19/28) diyorsunuz. Halbuki Musa, İsa Mesih’’ten şu kadar sene ve fetretten öncedir. Harun da onun kardeşidir. Meryem, nasıl Harun’un kardeşi olur?” dediler. Medine’ye Allah’ın Elçisi’nin huzuruna gelince bu meseleyi kendisine sordum. Rasulullah “Hz. Meryem zamanındaki insanlar, kendilerinden önce geçen peygamberlerin ve iyi kimselerin isimlerini çocuklarına isim yapıyorlardı. (Yani, Hz. Meryem kendi zamanındaki Harun isimli bir şahsın kız kardeşidir. Musa (as)’ın kardeşi olan Harun’un değil) buyurdu. (Bkz., Müslim, el-Camiu’s-Sahih, çev. Mehmet Sofuoğlu, İst.- 1965, VI / 396) Alemlere rahmet Hz Muhammed, Necran papazlarına bir mektup yazarak (muhtemelen Hicri 8-9. yıllarında) İslam’a çağırmıştır. Metni bugüne kadar ulaşan mektup şöyledir: “Allah’ın elçisi Muhammed’den, Necran papazlarına: İbrahim, İshak, Ya’kub’un Allah’ının adıyla! Gerçekten de ben sizi yaratıklara tapmaktan, Allah’ın kulluk ve ibadetine davet ediyorum ve yine sizi yaratıklarla olan ittifak anlaşmalarının ötesinde, Allah ile ittifak etmeye çağırıyorum. Bu duruma göre şayet reddedecek olursanız, cizye gelir; şayet cizyeyi de reddedecek olursanız, size savaş açarım. V’es-selam.”. (el-Vesaik, No: 93; Hamidullah, I, 619; Beyhaki’den aktaran İbn Kesir, IV, 1268) Ünlü İslam tarihçisi İbn Hişam’ın verdiği bilgiye göre bunun üzerine Necran Hıristiyanları Medine’ye 60 kişilik bir heyet gönderdiler, heyetin başında en büyük din adamları olan Ebu Harise b. Alkame ve onun naibi Abdu’l-Mesih ve kervana reislik eden el-Eylem vardı. Öğleden sonra geç saatlerde Necran heyeti, Mescid’de Alemlere rahmet Hz Muhammed ‘in huzuruna çıktılar. Daha sonra kendilerine has olan ibadetlerini (vakti geldiğinde) yerine getirmek istediler; bunun üzerine Allah Rasulü dışarı çıkıp mescidi onlara bıraktı. Onlar da Doğu’ya dönerek ibadetlerini yaptılar. (Hamidullah, I, 620) Ertesi gün Hz. Muhammed, Necran heyeti adına konuşan dini liderleri Ebu Harise ile başkanları Abdu’l-Mesih’i İslamiyet’i kabule çağırdı. Onlar: “Biz senden önce müslüman olduk” diye cevap verdiler. Allah Rasulü, “Yalan söylüyorsunuz, sizi İslamiyet’i kabulden üç şey alıkoymaktadır. Bunlar: Domuz eti yemeniz, Haç’a tapmanız ve Allah’ın oğlunun bulunduğuna inanmanızdır”. Bu defa onlar, “Ya Muhammed! İsa’nın babası kimdir”. diye sordular. Hz. Muhammed’in bu soruya hemen cevap vermeyip sustuğu, İsa Mesih’in, şahsiyeti ve Hıristiyanlıkla ilgili bir çok meseleyi içeren Al-i İmran suresinin baştan 80’den fazla ayetinin nazil olduğu bildirilmiştir. Necran heyeti, ölüleri diriltmesi, hastaları tedavisi, gaibden haber vermesi ve çamurdan kuş yapması gibi mucizelerden dolayı İsa’nın “Allah” olduğuna kanaat getirmişlerdi. Yine babasız olmasından dolayı da ona, Allah’ın oğlu” diyorlardı. Ayrıca; “yaptık, emrettik, yarattık, hükmettik” gibi Allah kelamlarından da Allah’ın İsa’nın “Üçün üçüncüsü” yani, Allah-İsa-Meryem üçlüsünden biri olduğuna kanaat getirmişlerdi. (İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim/Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, çev. B. Karlığa, B. Çetiner, İst.-1984, Çağrı y., IV, 1266) Bu vesile ile inen Al-i İmran suresinin ilk 89 ayetinin bu bağlamda verdiği mesajları gelecek Yorumsama’ya bırakıyoruz. Ancak şu kadarını şimdiden belirtelim ki bu ayetler bir bütün olarak ele alındığında ve indiriliş sebebleri de göz önünde bulundurulduğunda Diyalog havarilerinin özellikle Al-i İmran: 3/63’ü nasıl da ters yüz ettikleri ortaya çıkmaktadır. |